Toprak Ne Değildir?

Toprak Ne Değildir?



  Dünyada ilk adımlarımızı atmaya başladığımız andan itibaren çevremizin toprak hakkındaki bilgileri ve kendimizin deneme-yanılma yoluyla elde ettiğimiz bilgilerle yavaş yavaş toprağın ne olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Temel reisin bayıla bayıla yediği ıspanağın toprakta yetiştiğini öğrendiğimiz de hayatımızda pek de bir şey değişmiyor çünkü tükettiğimiz her gıdanın bir şekilde topraktan geldiğini bilmiş oluyoruz.
  İlkokulda aldığımız temel eğitimle birlikte toprağa atılan tohumun bize meyve ve sebze olarak geri geldiği bilgisi bizde oluyor. Nasıl ve ne şekilde olduğunu çokta önemsemiyoruz çünkü karpuzun ağaçta yetişmiş ya da yetişmemiş olması, onu tek tıkla eve sipariş edebileceğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Marketten alabildiğimiz sürece genelde neyin ,ne şekilde ve nerede yetiştiği önemli olmuyor. Nasıl olsa toprağa tohumlar atılıyor ve toprak bize istediğimiz meyve ağacını ya da sebzeleri veriyor. Ha birde tohumu atan çiftçi ,daha çok ürün elde edebilmek için komşusunun uygulayıp verimini iki katına çıkarttığı o kimyasal gübreyi toprağa bocaladıysa ne mutlu bize.! Sonuçta toprak ölmez, bitmez, bize her zaman istediğimizi kimyasalla ya da kimyasalsız her şekilde verir. 

   Ancak gerçekte, toprak sanılanın aksine bitebilen ve hastalanabilen bir yapıya sahiptir.  Bunun nedeni toprağın kendi başına aynı insan vücudu gibi bir sisteme sahip olmasıdır. Nasıl ki vücudumuzda olması gerekenden az ya da fazla miktarda bir vitamin veya mineral olduğunda hemen bir şeyler ters gitmeye, gündelik hayatımız sekteye uğramaya başlıyorsa aynı sistem topraklar için de geçerli.  İki katı, üç katı fazla ürün alacağız diye yaptığımız hatalı toprak işleme yöntemleri, ölçüsüz kimyasal kullanımı ve yanlış sulama gibi uygulamalar, toprağı hasta edebilir hatta çoraklaştırarak onu öldürebilir.  

                                              

   Bir cm toprağın oluşabilmesi için yaklaşık 1000 sene gereklidir. Zaman, toprak oluşumunda en önemli parametrelerden biri olmasına rağmen tek parametre değildir. Bunun yanında iklimin, topoğrafyanın yani yüzey şeklinin( dağ,ova gibi), ana materyalin( yani toprağın oluştuğu kayaçlar) ve tabi ki canlıların da (insan,hayvan ,bitki, mikroorganizma) çok büyük etkileri vardır. Bu saydığımız faktörlerin hepsinin aynı ortamda bulunmasıyla oluşan toprak, biz canlılar için önemli bir kaynaktır. Oluşumu için bunca etmenin bir arada olması gereken bir kaynağın asla tükenmeyeceğini düşünmek biz insanların hayalperestliğinden başka bir şey değildir.

  Toprak temelde kum,kil ve mil(silt) dediğimiz parçacıklardan oluşur. Bu parçacıklar tamamen kayacın ayrılma boyutuna göre elde edilen isimlerdir. Kum, en büyük parçacıktır ve kumun çoğunlukta olduğu topraklar daha geçirimli ve hafif topraklar olarak isimlendirilir. Hafif topraklar, işlenmesi kolay ancak su tutma kabiliyeti iyi olmayan, yağışlarla birlikte bitki besin elementlerinin yıkanmasının sık gözlendiği topraklardır. Kil ise en küçük parçacık boyutudur ve kilin yüzdesel olarak daha çok bulunduğu topraklara , ağır topraklar denir. Ağır topraklar daha sıkı olan topraklardır. İşlenmesi zor ve geç tava gelen bu topraklarda kaymak tabaka dediğimiz tabaka oluşumu da gözlenmektedir. Fiziksel boyut olarak sıraladığımızda ortada yer alan mil ise en ideal topraklarda mutlaka bulunması gereken fraksiyon yani gruptur. İşte bu üç grubun farklı yüzdeliklerle birleşmesiyle 12 toprak bünye sınıfı açığa çıkıyor. Bu 12 sınıftan en ideal toprağı oluşturan sınıf , kum,kil ve mil miktarının eşit olduğu sınıftır.



    Peki bu toprak bünye sınıflarını bilmek pratikte ne işimize yarar derseniz bir üreticiler pek bir şey anlayamayabilirler ancak bu alanda eğitim gören mühendisler, o toprakta hangi ürünün yetişip hangisinin yetişmeyeceğini bilirler. Bunu bir doktorun hastanın tıbbi geçmişini bilmesiyle doğru tedavi uygulamasını ve hastayı doğru bir şekilde iyileştirmesine benzetebiliriz. 

 

 Toparlamak gerekirse toprak, canlıların özellikle de bitkilerin yaşamını sürdürebilmesi için hayati öneme sahip bir ekosistemdir. Onu sadece ‘üzerinde yürüdüğümüz şey’ ya da ‘sınırsız ve ölümsüz bir kaynak’ olarak görmek yerine, yaşam döngüsünün bir parçası olarak değerini bilmek gerekir. Toprağı korumak, sadece çevreyi değil geleceğimizi de korumak anlamına gelir

     


                                                                                                                                            Huriye GÖKSU


  

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.